“Filozoflar şimdiye kadar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumladılar, oysa asıl olan dünyayı değiştirmektir.” Marksizmin ustaları bu sözlerle devrimci değişimi, bazen yorumlamanın önüne koydular.

Oysa bugün değiştirme gayretleri bir yana, dünyayı yorumlamanın hakkı yeterince verilmiyor. Dünyayı yorumlamadan yani “devrimci teori olmadan, devrimci pratik olmaz.”

Marks ve Lenin düşüncesinin parlayan kılıcı, yaşanan teorik düğümleri bir kez daha kesip atmalıdır. Bir kez daha sınıf savaşımının yolunu, aklın ışığı aydınlatacak.

Daima diyoruz.

Bilmenin ve uygulamanın, öğrenmenin ve mücadele etmenin daima süreceğini ilan ediyoruz.

İlk sayısını 2011 yılında basılı formda yayınladığımız Daima dergisini yeni iletişim koşullarına uyarladık.

Web sitemizde ve sosyal medya hesaplarımızda önceki iki sayımızda yayımladığımız yazılarımıza ulaşabilirsiniz. Onlar hala güncelliğini koruyor. İlk sayımızda krizi incelemiştik. İkinci sayımızda ise seçimleri ele aldık.

Bundan sonra yolumuza dosyalar hazırlayarak devam etmeyeceğiz. Hızla gelişen olayları Marksizmin ve Leninizmin ışığı altında sıcağı sıcağına yorumlayacağız.

Hem kuramsal boşluğu dolduracağız hem de yeni Marksist Leninist kuşakların yetiştirilmesine katkı sunacağız.

Teorinin grisini yaşamın yeşiliyle buluşturmak dileğiyle…

Daima Dergisi Yazı Kurulu

Gezi Direnişi

Sen Bize Layıksın Taksim

,
30 Mayıs 2013

Bu yazı 3 Mayıs 2013 tarihinde Yarın Haber’de yayımlanmıştır.

Çok kapsamlı bir durum değerlendirmesi yapılmış olduğu anlaşılıyor.

AKP bu kadar güçsüz bir solun Taksim Meydanı’nı hak etmediğini düşünüyor.

Kim ki bunlar? Seçimlerde yüzde sıfır virgül bilmem kaç oy alıyorlar. Fikirlerinin modası geçmiş. Siyasal partileri güçsüz. Sendikaları zayıf.

Kimi temsil ediyorlar? İnşaatlarda çalışıp temel kazarken ölenleri, asgari ücretle talim ederken işten atılanları, emek verdiği halde ücretini alamayanları, pizza taşıyanları, AVM şantiyelerindeki çadırlarda yanarak ölenleri, üniversitedeki kıtipiyoz güvenlik görevlilerinin bile dövdüğü üniversitelileri, önü aşılmaz sınavlarla kapalı liselileri, boşanmak istediği için öldürülen kadınları, kömür için yerin altına inenleri, gözaltında kaybedilebilecek kadar gözden çıkarılmış olanları, paçası çamurluları, yolları süpürenleri, apartman merdivenlerini silenleri, ekmek yapan fırıncı çırağını, Tophane’nin karanlık sokaklarında koyun koyuna yatan kirli çocukları…

İşte AKP’li haramiler bu insanlarını küçümsüyor.

Ona göre, ayaklar baş olamaz. Ayaklara pek fazla değer de verilmez.

Simitçi, kahveci, gazozcu… Ahmet, Mehmet, Süreyya… Amele, ırgat, maraba…

Bunlar mı gelip de caanım Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ı kutlayacak?

“O kadar da değil” AKP’ye göre. Yeter artık söz faşizmin.

*

AKP uzun vadede Taksim Meydanı’nın işçilerin taleplerinin koskocaman ifade edileceği bir yer olacağını tahmin ediyor. Bütün hesaplarını bunu dikkate alarak yapıyor.

AKP’nin fikrince, Taksim Meydanı’nın sola kaptırılması büyük bir hatadır. Bu hatadan dönmek gerekir. Taksim Meydanı’nın soldan geri alınması pekala mümkündür.

Sol güçsüzken bastırmak gerekir.

Nasıl olmuşsa bu baldırı çıplaklar, hiç kimsenin resmen alamadığı, şehrin gözbebeği bir meydanı alabilmişlerdir?

Çünkü sol toplumun yüzde doksan dokuzunun iyiliğini temsin eden ve onun adına konuşandır. Haklılığı ve güçlülüğü buradan gelir. Toplumun bağrından çıkmıştır ve ona hizmet eder. Güzel düşünür, güzel konuşur ve güzel savaşır. O nedenle onu yenemezsiniz.

Devrimciler bu ülkenin direniş geleneğinin gerçek, büyük mirasçılarıdır. Onların direniş düzeyleri başka hiçbir “hareketlenme” durumuyla kıyaslanamaz. İdealleri için işkenceler görmüş, gözaltında kaybedilmiş, açlık grevlerinde bedenlerini damla damla eritmiş, idam edilmiş, yargısız infazlara kurban gitmiş ve en imkansız koşullarda örgütlü mücadeleye devam etmişlerdir. O nedenle toplumsal muhalefetin erişilmez dumanlı zirvesidirler. O nedenle Taksim’i gülen çehre ve cesaretleriyle onlar alabilmişlerdir.

Boşuna çekilmemiştir bunca acılar.

Sana yüzde elli oy alamazsın demedik AKP.

Biz sana insan olamazsın dedik.

Bütün fırsatları kullanarak yüzde elli oy alsan da, sen Taksim’i hak edecek bir insani yücelik seviyesine sahip değilsin.

Taksim, sadece bize layıktır biz de ona.

*

İnsanları tepeden tırnağa kan içinde bırakanlar, “bunu kimsenin burnunun kanamaması için yaptık” diyorlar.

Tam bir “Hayata Dönüş” operasyonu alaycılığı.

Devlet oradaki gibi alay ediyor ve oradaki gibi düğümü kesip atmak istiyor. Kullandığı yöntem oradaki gibi eli en yükseğe çıkarma yöntemi. Orada mimari düzenleme yaparak insanları F tipi cezaevlerine sürmüştü. Burada da mimari düzenleme yaparak 1 Mayıs’ı Yenikapı sahilinin ıssızlığına sürmek istiyor.

İşçi sınıfı taleplerini dalgalara fısıldasın.

AKP’li haramiler solu durdurmak için binbir direkli Haliç’in üzerindeki köprüleri söküyor. Sadece polis değil, sahil güvenlik de kervana katılıyor. Yanaşmak isteyen tekneleri kıyıdan geri çeviriyorlar. Metro, metrobüs ve otobüs seferleri iptal ediliyor. Zincirlikuyu, Okmeydanı, Dolapdere, Kasımpaşa, Unkapanı, Fatih, Karaköy, Kabataş, Beşiktaş, Barbaros Bulvarı çemberi tamamen kuşatılıyor. Bütün cadde ve sokakların giriş-çıkışına demirler konuluyor. Neredeyse direnenler geri çekildiklerinde diğer bir grubun çatışma alanına giriyorlar. Devrimciler hastaneye doğru koşsa hastaneye, evlere doğru koşsa evlere gaz bombaları atılıyor.

Solu felç etmeye çalışan AKP koca bir İstanbul’u felç ediyor.

Çünkü halkını yüreğinde taşıyan solu hançerlerseniz halk da kanar.

Sol Anadolu’dur, sol Trakya’dır, sol Mezopotamya’dır.

Solculardan biri kafasından vurulursa, liseli genç bir kız kafasından vurulmuş olur.

Solculardan birine gaz bombasını atılırsa, ataması yapılmayan bir öğretmenin bedeni solar.

Bir solcuya duvarın dibinde boğacak gibi su sıkılırsa, bir annenin gözünden yaşlar akar.

Ama vurulanlar, kanayanlar, ağlayanlar ölmez.

Çünkü iyi şeyler ölmez.

Karşınıza çıkarlar daima.

SON GÖNDERİ